Bu blogda yazılanların hem öğrenmek hem de eğlenmek için işinize yarayacağından eminim.
Eğleneceksiniz çünkü, Özge Ege'lidir. Yaşamayı sever, yeşili sever, zeytini ve zeytinyağını sever, denizi-güneşi sever. Yemeyi, içmeyi sever, işini sever. İnsanı duygulandırır. Sohbeti çok tatlıdır. Burada yazdıklarıyla size sadece tatlı reçetelerinin sırlarını değil, kalbini de açıyor.
Öğreneceksiniz çünkü, Özge aklı ile yeteneğini birleştirmiş ve kendisi gibi tatlı yapabilmeniz için size hangi bilgilerin ne şekilde sunulması gerektiğini sezmiştir. Tariflerini sizin hayatınızı kolaylaştıracak şekilde anlatır. Eğer bu tarifleri denemeye kalkarsanız, sanki egede bir kıyı kasabasında, açık havada, ayağınız çimlerdeyken, bir ahşap masanın üzerinde tatlı yapıyormuşsunuz gibi hissedeceğinize eminim.
İyi eğlenceler!
Dr. Ayşe Köse'den çok lazım bilgiler-1
Size o kadar tatlı tarifleri veriyorum ama sağlığınız ve gençliğinizle ilgili paylaşımlarda da hizmette sınır tanımıyorum fark ediyorsanız.
Niye antioksidanların peşinden koşuyoruz?
- İnsan doğduğu andan itibaren yaşamaya ve ölmeye başlar. MONTAIGNE. –
Organların ve dokuların eskimesidir.
- Peki, organ ve doku nasıl eskir?
O organın veya dokunun sahip olduğu hücreler azalır.
- Madem her hücre kendisinin aynısından yapıp ölüyor, nasıl oluyor da hücreler eksilir?
İşte yaşlanmanın mekanizmasını ortaya koyacak temel yanıt bu sorunun yanıtıdır. Bu sorunun yanıtını tam olarak bilmiyoruz ama bazı hipotezlerimiz var çok şükür. En çok kabul gören hipotezi anlatıyorum şimdi size:
Karaciğerin değeri
Oksijen soluyarak ürettiğimiz serbest oksijen radikallerini temizleme işi karaciğerindir. Özel bir enzim sistemini kullanarak karaciğerimiz SOR’lerini bağlar ve zararsızlaştırır. Bu enzimler antioksidan enzimlerdir. Ayrıca dışarıdan antioksidan maddeler de alırız. Örneğin A, C ve E vitaminleri, asetilsistein, Gingko biloba ekstresi ve daha niceleri antioksdan etkili maddelerdir ve karaciğerin SOR’ni temizlemesine yardım eder.
Yorgun değilse büyük ölçüde temizler. Ama serbest radikaller tüm dokulara saldırdığı gibi karaciğere de saldırır ve onu da yaşlandırır. Dolayısıyla zaman içinde karaciğer eski temizlik kapasitesini kaybeder. İşte bu nedenle lise mezuniyetinizin 5. yılında gördüğünüz arkadaşınıza “hiç değişmemişsin” diyebilirsiniz. 10. ve 15. yılda bile bunu diyebilirsiniz. Ama 20. yılda içinizden “buna ne olmuş böyle?” dersiniz. Çünkü yaşlanma giderek ivmelenir.
Öncelikle uyuyun. Uykuda daha az oksijen tüketiriz. Bu da karaciğerin dinlenmesi anlamına gelir. Ayrıca antioksidanları kullanabilirsiniz. Alkolü de azaltınız. Alkol karaciğeri meşgul edip SOR temizleme kapasitesini düşürür.
Evet. Ama elden ne gelir? Ona muhtacız. Genel olarak hareketli bir hayat yaşayın. Bütün gün masa başında oturup, iş çıkışı spora giderseniz ve 6 km koşarsanız, bir anda aldığınız çok miktarda oksijen ile milyon tane SOR üretirsiniz ve form tutacağım derken yaşlanmayı tetiklersiniz.
Genelde hareketli yaşayın. Bir de yaşlanmanın kaslar üzerindeki etkisini azaltmak için yoga, pilates ve ağırlık çalışması gibi kas güçlendirici sporlar yapın.
Evet! Doktorunuza danışıp sürekli antioksidan kullanabilirsiniz. Kaslarınızı çalıştırın, eskimesin. İyi uyuyun. Bir de Tom Robbins “Parfümün Dansı” kitabını okuyun. Orada yaşlanma karşıtı başka formüller de öğrenirsiniz.
Sorunuz olursa buralarda olacağım. Özge beni bulur!
Sevgiler
Dr. Ayşe Köse'den çok lazım bilgiler-2
Vegan ve vejetaryen olma meselesi
Ne yersen O'sun!
Kelime anlamı olarak vejetaryen olmak, hayvan eti yememek demektir (bazen sadece kırmızı et yememek olarak algılanır, bazen de "yüzü olan hiçbir şeyi yememek" olarak düşünülür), vegan olmak ise hayvana ait hiçbir şeyi (et, süt, yumurta, peynir, yoğurt vs) tüketmemek demektir. İşin felsefi boyutunu ve bakış açılarının doğru olup olmadığını tartışmak hiç istemediğim bir şey. Ben işe sağlığımız açısından bakıyorum. Vücudun nasıl çalıştığını ve neye ihtiyaç duyduğunu bilmek, yaşantımızı kendi dünya görüşümüz doğrultusunda yönetirken sağlığımızı da korumayı mümkün kılar.
"Et" protein demektir. Hayvansal ürünler de genelde "protein" demektir. Biz bu proteini sindirim kanalında parçalar, amino asit olarak vücudumuza alır ve tekrar kendi genetik şifremize göre sıraya dizip kendi proteinimizi yaparız. Hayvan etini parçalamak vücut için zordur. Bu proteini ayrıştırırken vücudumuzun alkali rezervlerini tüketiriz ve yaşlanmaya bir adım yaklaşırız. Ama tek bir lokmada en fazla protein alabileceğimiz gıdalar da et ve yumurtadır. Ette aynı zamanda vücudun en kolay kullanabileceği demir türü de bulunur. Buradan da anlayabileceğimiz gibi hayvansal gıdadan alacağımız protein ve demir, bitkisel gıdalardan da alınabilir ama miktar olarak bitkisel gıdaların çok çok çok daha fazla alınması gerekecektir.
Süt, yoğurt, peynir kalsiyum açısından zengindir. O kadar zengindir ki bir bardak sütle alabildiğimiz kalsiyumu, bitkisel kökenli bir gıdadan alabilmek için muhtemelen beş-on katı hacminde tüketmemiz gerekir.
B12 vitamini de yine hayvansal gıdada bol bulunan ve kolayca kullanabileceğimiz bir vitamindir. Vücutta kan yapımında ve sinir hücrelerinin yenilenmesinde kullanılır. Hücre zarının sağlığı için çok gerekli olan omega-3 tipi yağ en çok balıkta vardır.
Ezcümle:
* Sindirim sistemimiz hayvansal ve bitkisel gıdaları sindirmeye hazırdır.
* Hayvansal gıdaları tüketirken yaşlanırız.
* Bu gıdaları tüketirken harcadıklarımızı ancak bitkisel gıdalar ile yerine koyarız.
* Hayvansal gıda tüketmezsek, oradan kolayca alabileceklerimizi alabilmek için belki de bizi zorlayacak kadar çok bitkisel gıda tüketmek zorunda kalırız.
* Vitamin ve mineraller ne kadar çok çeşitte bir arada tüketilirse, vücudun onlardan yararlanma oranı o kadar artar.
Mağara adamı bir hayvan avlayana kadar kendisine gerekeni bitkilerden alırdı. Bir hayvan avlandıktan sonra da bütün kabile paylaşır azıcık azıcık yerdi.
Vegan veya vejetaryen olmayı seçebilirsiniz. O zaman protein, kalsiyum, demir, B12, omega-3 yağ dengenize dikkat etmelisiniz. Gerekirse dışarıdan takviye alınız.
Böyle bir tercihi olmayanlar için genel önerim: Ne kadar et yerseniz, hacmen birkaç katı ot (çiğ ot) yemeyi ihmal etmeyin. Sebze ve hububat ağırlıklı beslenin. Ama "ağırlıklı" sözcüğüne dikkat edin. Denge önemlidir. Bazan ağırlığın bir yöne kayması "denge" demektir.
Sorunuz olursa buralarda olacağım. Özge beni bulur!
Dr. Ayşe Köse'den çok lazım bilgiler-2
Vegan ve vejetaryen olma meselesi
Ne yersen O'sun!
Kelime anlamı olarak vejetaryen olmak, hayvan eti yememek demektir (bazen sadece kırmızı et yememek olarak algılanır, bazen de "yüzü olan hiçbir şeyi yememek" olarak düşünülür), vegan olmak ise hayvana ait hiçbir şeyi (et, süt, yumurta, peynir, yoğurt vs) tüketmemek demektir. İşin felsefi boyutunu ve bakış açılarının doğru olup olmadığını tartışmak hiç istemediğim bir şey. Ben işe sağlığımız açısından bakıyorum. Vücudun nasıl çalıştığını ve neye ihtiyaç duyduğunu bilmek, yaşantımızı kendi dünya görüşümüz doğrultusunda yönetirken sağlığımızı da korumayı mümkün kılar.
"Et" protein demektir. Hayvansal ürünler de genelde "protein" demektir. Biz bu proteini sindirim kanalında parçalar, amino asit olarak vücudumuza alır ve tekrar kendi genetik şifremize göre sıraya dizip kendi proteinimizi yaparız. Hayvan etini parçalamak vücut için zordur. Bu proteini ayrıştırırken vücudumuzun alkali rezervlerini tüketiriz ve yaşlanmaya bir adım yaklaşırız. Ama tek bir lokmada en fazla protein alabileceğimiz gıdalar da et ve yumurtadır. Ette aynı zamanda vücudun en kolay kullanabileceği demir türü de bulunur. Buradan da anlayabileceğimiz gibi hayvansal gıdadan alacağımız protein ve demir, bitkisel gıdalardan da alınabilir ama miktar olarak bitkisel gıdaların çok çok çok daha fazla alınması gerekecektir.
Süt, yoğurt, peynir kalsiyum açısından zengindir. O kadar zengindir ki bir bardak sütle alabildiğimiz kalsiyumu, bitkisel kökenli bir gıdadan alabilmek için muhtemelen beş-on katı hacminde tüketmemiz gerekir.
B12 vitamini de yine hayvansal gıdada bol bulunan ve kolayca kullanabileceğimiz bir vitamindir. Vücutta kan yapımında ve sinir hücrelerinin yenilenmesinde kullanılır. Hücre zarının sağlığı için çok gerekli olan omega-3 tipi yağ en çok balıkta vardır.
Ezcümle:
* Sindirim sistemimiz hayvansal ve bitkisel gıdaları sindirmeye hazırdır.
* Hayvansal gıdaları tüketirken yaşlanırız.
* Bu gıdaları tüketirken harcadıklarımızı ancak bitkisel gıdalar ile yerine koyarız.
* Hayvansal gıda tüketmezsek, oradan kolayca alabileceklerimizi alabilmek için belki de bizi zorlayacak kadar çok bitkisel gıda tüketmek zorunda kalırız.
* Vitamin ve mineraller ne kadar çok çeşitte bir arada tüketilirse, vücudun onlardan yararlanma oranı o kadar artar.
Mağara adamı bir hayvan avlayana kadar kendisine gerekeni bitkilerden alırdı. Bir hayvan avlandıktan sonra da bütün kabile paylaşır azıcık azıcık yerdi.
Vegan veya vejetaryen olmayı seçebilirsiniz. O zaman protein, kalsiyum, demir, B12, omega-3 yağ dengenize dikkat etmelisiniz. Gerekirse dışarıdan takviye alınız.
Böyle bir tercihi olmayanlar için genel önerim: Ne kadar et yerseniz, hacmen birkaç katı ot (çiğ ot) yemeyi ihmal etmeyin. Sebze ve hububat ağırlıklı beslenin. Ama "ağırlıklı" sözcüğüne dikkat edin. Denge önemlidir. Bazan ağırlığın bir yöne kayması "denge" demektir.
Sorunuz olursa buralarda olacağım. Özge beni bulur!
Sevgiler
Çok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/
YanıtlaSil